Pazartesi, Temmuz 29

işler güçler

Steve Jobs'un Stanford Universitesi mezuniyet törenindeki konuşmasını ya da bunun gibi şeylere bakmaya başlamış ve hatta bu konuşmalara, yazılar içinizde bir yerlereki uyuyan rahatsızlığı gıdıklıyorsa yüksek topuklu hayaller kokmaya başlamış ve siz bir yol ayrımındasınız demektir.

çok değil şunun şurasında daha 11 ay oldu 8-5 moduna geçeli ve kontrat son kullanma tarihine sadece 1 ay kalmışken bana gelenler geldi. önümdeki 20-30 yıl boyunca benimle hiçbir alakası olmayan o sunumları, raporları hazırlayıp quarter - half sonları arası performans değerlerine göre başarılı ya da başarısız mı olacağım? fikri bile korkutucu geliyor ve bu sorular kafamda dolanmaya başladığında çıkış yolu arıyorum kendime..ilk adres olan kariyer sitelerine gidip üçyüz beşyüz yere başvurma çabalarım  bir kaç iş görüşmesine gittikten sonra halime şükredip popomun üzerine oturmakla son buluyor.. ama ne yazık ki  iki üç can sıkıcı toplantı ve manasız rapordan, eve gelip kaç haftadır tekrar eden rituellerden sonra yine aynı heyheyler ile kalıyoruz baş başa... acaba işimi mi sevmiyorum? acaba iş sevilmesi gereken birşey mi? acaba bu yeni mezun halleri mi, alışma sancılarımı? büyünce geçecek mi yoksa zamanla nasırlaşacak ve beklentilerimi düşürüp ben de mi makineleşeceğim?

ben bu döngüde gidip gelirken, elle tutulur bir aksiyon alamasam da en azında yerimi benimsemezken başkalarını düşünmeden edemiyorum; bu karın ağrısını çeken tek kişi olamam herhalde diyorum. onca title almadan önce bu yollardan geçmiş olmalı herkes? ne oldu da devam ettiler? ne oldu da 8-5 çalışmayı benimseyebildiler? umarım bu soruya cevap verebilecek kadar uzun kurumsal hayatın bir parçası olmam ama içimki sese göre bir süre sonra insanlar umut etmeyi ve istemeyi sorgulamayı bıraktılar, kurumsal hayata ayak uydurdular. motivasyonlarını özel sağlık sigorta kapsamlarına, KPI'lara endeksleyip hayatlarının dört çeyreğini mevsimlerden mali yıl takvimlerine çevirdiler.

anlaşılan yine bir yol ağzındayım;  ya direnmeyi bırakıp "tecavüz kaçınılmazsa..." mottosuyla alışacağım ve başka bir hayat mümkün mü diye sorgulamayacağım, ya da becerebilirsem bunca zamandır matah birşey sandığım bu kurumsal yaşamı, yüksek topukları, kartvisiyleri, janjanlı ofisleri bir kenara bırakıp sabahları uyanmak için bir sebep olabilecek bir uğraş bulacağım.

yazarken çıktı yine; sabah uyanmak için sebep olabilecek bir uğraş olabilmeli benim işim. metroda giderken gülümsetebilmeli..