Salı, Mayıs 31

uykusuz

her değilse de
bazı uykusuzluklar güzeldir, 
hele geçirmeye kıyamadığın anların ibaresi ise gözlerinde taşıdığın
mutlu bir yorgunluksa
ve sadece senin anlamlandırabildiğin bir gülümseme oluveriyorsa dudaklarında
hatta dokunabiliyorsan o geceye
gün ortasında
kainatın saati hızlanıveriyorsa  izinsiz
havadaki yağmur sıkıntısı bile ağırlaştıramıyorsa yüreğini
daha dibine yaşadığını hissediyorsan hayatını
hele bir de "-meli / -malı" ların
vız geliyorsa
ansızın hatırlıyorsan bu hissi
yaralı topraklardan
"yoksa...?" korkusu sarıyorsa inceden
ve  öncekilerin aksine
 kaçırmıyorsa, vazgeçirmiyorsa seni bu korku   
daha tatlı geliyor uykusuzluk..

Cuma, Mayıs 20

tasmasız çıkmam abi..


nedir ilişki? tanımı, sınırları, kuralları..? ya ilişki insanı olmak? böyle bir cumhuruiyet var da ben mi bilmiyorum, dili, dini, anayasası, bayrağı olan..

 kalıplardan bunca sıkılmışken neden hala kendimizi bir kalıba koymaya meylimiz? o genel geçer kalıba uymayınca huysuzlanışımız..kötü müdür sadece mutlu olduğu için iki insanın yan yana uyuması.. sorgusuz sualsiz ve hatta tasmasız? her boku garantiye almaya çalışmıyor muyuz? muhabbeti kadar teni de birbirini çekince iki insanın, rengi değişiveriyor her şeyin, paronoyaklaşıyoruz... ilişki garantörlüğünde bir anlaşma imzalama gereği; saygı duymak,değer vermek hiçbir şey ifade etmiyormuşcasına gırtlağına sarılıyoruz birbirimizin. bak şimdi sen bana söz verdin, gidip başkası ile muhabbet etmekten benimle olduğu kadar keyif almayacaksın, toplum içinde elimi tutacaksın ki senin benim olduğunu bilsinler..sonra hep beni düşüneceksin..hep ben hep ben hep ben.. neden korkuyoruz ki bu kadar? aldatılmak olsa gerek ilk akla gelen? biing in e rıleyşınşip hali mi koruyacak seni aldatılmaktan?

evlenmek bile çok aşağılatıcı değil mi? midem bulanıyor, hayatını paylaşmaya değer gördüğün insana güvenmiyorsun, o zaman neden o? kalbine güvenmiyorsan bir insanın mürekkep lekesine mi güveneceksin?

yaşama şans vermeli belki de, her şey aşk kırmızısı olacak diye kasmadan gel lacivert bir oyun oynayalım seninle, ikimizin arasında...

fazla söze ne hacet? kalp çekmeli insanı, sözlere bağlanmamalı yaşamlar? mutlu olduğunca birlikte olmalısın zaten sonrası hep yol ayrımı

PS: istediğinde gidersin, istediğimde giderim ama gel şimdi biraz yürüyelim sahilde, anlatacaklarım var sana..sonra oturup bira içelim sarhoş olalım..hatta puzzle yapmayı sever misin?

az

Az…Küçük bir kelime, büyük bir hikaye

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki yazılardan ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...
Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.
O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.
Senin ve benim gibi...



Çarşamba, Mayıs 18

aslında sen,

her ne yaparsan yap, ne kadar uğraşırsan uğraş sen, başını yastığa koyup da gözlerini kapadığında beyninde dönen seslersin aslında..
hatta, dilimi eşek arısı soksun ama hala, kapadığın gözlerinde beliren kişiylesin.
geçmiş ola.