Salı, Mayıs 25

l'italiano vero


İtalya italya..pizzası dondurması, kulesi müzesi bir yana hep garip bir çekiciliği oldu İtalya'nın bende..gözlerimi kapadığımda kendimi bir yaz akşamı, fontaine etrafındaki bir bistroda bol kahkahalı sohbetlere ortak hissettirmiştir, ve bu yaz akşamına en çok tango melodilerini yakıştırmışımdır...

İtalya'ya gitmedim ama elleri ile hazırladığı spagettinin sosuna ne koyduğunu sorduğumda "aşk" diyen bir İtalyanı "yaşadım" bir sene. Film senaryosundan bir replik sanmıştım ilk duyduğumda hatta bir gülme tutmuştu. Bana, kahve bardaklarının boyutlarından başka tek kelime bilmediğim dilinden isimler takıp da İngilizce- İtalyanca sözlükler arasında çırpınışım da onu güldürüyordu. Piccola mesela "the little" demekmiş :) her öğün fransızlara taş çıkaran şaraplar ile makarna pizza yenip bir gram kilo alınmazmış, lazanya yapmak için sabahtan bir araya geliniz saatlerce muhabbet edilir ancak akşama doğru fırından çıkan nazlı lazanya yenirmiş.. nokta nokta uzar gider, ben hep yaşamasını bilen , kahkahanın değerini bilen adamlar olarak tanıdım italyanları...

ve sonunda bu yaz gidiyorum italya ya..sokaklarında kaybolmaya, güneşinde yanmaya..eğer gerçekten sokak çalgıcıları hayal ettiğim melodileri çalıyor ise sokaklarına tango yapmaya ve londra'da tanıdığı kahkahaları anavatanında duymaya :))


Pazar, Mayıs 23

sobe


galatasaray'da bir kafe
ve bir kırmızı şekerlik
sobe

hatırı sayılır bir zaman sonra gittiğim kafe'de sobeledi beni bu şekerlik, anlaşılan hatırı sayılır biz zamandır da orada..
ki kendisi bir kafe için yeri değiştirilmeye zahmet edilmeyen bir küçük dekorken, benim için gülümseten bir anı..
ama ne yaparsın , bazen de o küçük , gülümseten anılar damla damla akarlar..