Pazar, Aralık 25

yine yeni yeniden

yeni yıl geyikleri yapma mevsimi sanırım açıldı..pembe pıtırcık balonlar içinde hayallere dalmayacağım korkma:) şahsen son yıllara baktığımda ne yeni yılın üç ruhu gelip beni geçmişe götürdü ardından da üç dilek hakkı verdi, ne de noel baba bacadan girip baş ucuma hediyemi bıraktı.. aksine çocukluğumdan beri hep uyuyarak girdim (t+1) yılına :P uyanık girdiklerimde de aksi gibi hep tatsız şeyler oldu.. kısacası ben yılbaşı değilmiş gibi yapıcam birkaç gün sonra
...
geri dönüp de 2011 için  güzel bir yıl oldu diyebilmek çok keyifli.. biten zaman dilimlerini gelişine değil,  bir birinden ayırabilecek kadar farkında olarak yaşamak kendin için  için "hiç olmazsa" kategorisinde yapman gereken bir şey.. ve diyebiliyorum ki benim için 2011 çok güzeldi..kendime, hayatıma dair değiştirmek istediğim çoğu şeyi değiştirdim, istediklerim oldu ve maçta gülümsemeler çok sıfır öndeydi :))çok okudum, çok dinledim,  çok keşfettim, çok gezdim, çok istedim, çok sevdim..hatalarım da oldu, yok değil ama pişman değilim  hiçbirinden..yazarların şairlerin joker olarak sıkışınca kullandıkları bir laf sanırdım ama cidden hatalarımmış aslında beni ben yapan...

2012 neler getirir ya da kimi nereye götürür bilinmez ama ben;

Halil Sezai ve Gripin konserine
İtalya'ta
Safranbolu'ya
Balkanlara gidicem.

Fotoğraf çekicem
Moda'ya taşınıcam

Daha çok şarabı arkadaş muhabbetlerinde katık edicem..

ben 2012'i  daha gelmeden çok sevdim:)



Cumartesi, Aralık 24

sarhoşluk

ki bence güzel:) hatta bu dünyadaki en güzel şey... zaman bile yavaşlıyor tuşlar ile parmaklarım arasında...ki değil mi ki bu benim istediğim nice zamandır..zamanın yavaşlaması hıncımın azalması..azalması ve boşluk..hissizlik...

Çarşamba, Aralık 21

# Atay

"Masalın nerede bittiğini, hayatın nerede başladığını farkedemiyorum. Bazen suratıma garip bakıyorlar; o zaman uyanır gibi oluyorum."

Pazar, Aralık 11

Cihangir de tesadüfleri sever

sabah uyanılır üstüne ilk bulduğun şey üzerine geçirilip ( ne giyersen giy acayip kaçmaz ne de olsa burası Cihangir; City of wierdos :) ) huzur arayan bünye sokağa atılır.askeri nizam sabahın kör şafağında değil diğerlerinin öğlen dediği saatte başlar akşamdan kalma hayat..huzursuzluk da vermez bu akşamdan kalmalık kimseye, normali budur çünkü uyanınca gözünde biriken çapak gibidir..hatta güzeldir yaşam belirtisidir..

bunca kalabalığın barındığı sokaklarda hep bir asil ıssızlık vardır..böyle insanı korkutan cinsten değil ama içinde hayat belirtisi olan bir dinginlik...hadi gel serin ama insanı ayık tutan bir kış sabahı diyelim bu ıssızlığa..sokakların makyajı gece uykusundan uyanınca bile üzerinde ve taze sanki.

bir insan evladı varlığı ile rahatsız etmez seni..girdiğin her dükkanda sana yer vardır.. böyle istanbul'da hangi kapıyı açsan dışarı taşan kalabalık, mıç mıç parfüm kokularıyla kişiliklerin bir birine karıştığı kalabalık yoktur. ne o kalabalık fazla gelir sana ne de sen onlara..Ortaköy, Bebek, Etiler üçlüsünün statndart hali de yoktur. birbirinin aynısı hatun ve er kişileri aynı muhabbetleri yapmazlar yan yana masalarda..ev sahiplerinin korkulu rüyası pasaklı sanatçılar da benim gibi çulsuz öğrenciler de bir çatı bulabilir kendine mesela..

her sokakta keşfedilecek yeni bir dükkan, cafe, hayal evi bulabilirsin..mini mini dört duvarlarda insanlar ne hayaller yaşatıyor oturur gülümsersin sadece.. mesela bugün çattım birisine ; kafasına estiği iki çeşit kek biraz da börek yapmış iki de masa atmış pencere önüne kendi işi ile uğraşıyor. gelen olursa umduğunu değil bulduğunu bayıla bayıla yiyor, muhabbet sohbette şirketten..insanların birbirine edicek iki kelam lafı var korkmadan çekinmeden ve kimin elini sıksam karşıma çıkan zamansızlıktan, içinde yaşamaya yer olmayan acele olmadan..yukarıda ki cihangiri zaman konusunda oldukça kayırmış belli ki..

sonra kendini bulayım derken yolunu kaybettiğin sokaklar tabi bir de işini bilen ayaklar seni manzara çaycısına getirir..consept cafelerin dibisinde masa tabure ve bir de manzara..soğuktan için titrese bile manzaraya değer..açar kitabını okursun kimsenin gürültüsü olmadan , necmi abi çay getirir devamlı sonra işini bilen başka ayakların getirdiği arkadaşlarla karşılaşırsın, sözleşmeleri sevmem oldum olası ama böyle karşılaşmaların tadına doyulmaz, bir nevi doğal selection :)  keyiflerin kesişmesi diyelim..hatta o keyifler ki uğruna hayatta sevgili çıkarttıran..öyle bir paylaşılmaz huzur hali..

yine aynı sokakları tavaf ede ede evin yolunu tutarsın depoladığın huzurla..yine görünmez pelerinlerinin altında insanlar markete girer gelecek haftaya hazırlık yaparsın..  bir kestane şekeri görürsün ne alaka! ağlamak gelir susarsın..

Cuma, Aralık 9

"




Aslında o, önceleri ihtimal ile muhtemelin çelişkisinde kalmış birisiydi. Gitme ihtimalinin artık muhtemele dönüşmesinden bahsetti. Anlatsana diyordu; birinden gitmek ve o birinden vazgeçmek ne kadar zor?



Zor olan gitmekle, kalmak arasındaki kararsızlık. Gitmeyi seçtiğinde ise, tavrındır zor olan. Öyle anlar var ki, acıtıldığın kadar acıtmadan kalkıp gitmeyi içine sindiremezsin. Kapıyı suratına çarpabilirsin. Bu hareketinden etkilenir ve arkandan seslenir, anlatmak ister. Konuşmakla, susmak arasında gidip gelen kararsızlığında susmayı seçersin. Belki de korkarsın olmayacak, yanlış şeyler söylemekten. Dilinin ucuna gelenleri geriye göndermek ister gibi sıkıntıyla yutkunursun. Koyu bir suskunluktur o. Anlatacaklarını yalnızca sesinden beklediğini fark ettiğin biri olduğunu bilirsin. Her zaman öyle olmuştur, hissetmek değil duymak istemiştir.



Her vazgeçiş insanı kendi hayatından, daha doğrusu alışılmış işleyişinden koparır. Belki yanılırsın, alışkanlıklarını, eskiyi, kapı zilini özlersin. Belki de kıskaçtan kurtulmanın sevincini yaşarsın. Bir kapı zilinin insan mutluluğuyla ilgisi olabiceğini fark edeceğin yeni gelişler yaşarsın. Sonrası başka anlar, başka hatıralar demek. Ve bunlar sadece başlangıç. Arkasından o kadar çok şey gelir ki her biri, bir öncekini perdeler.



Her zaman öyledir. Bazı kapıları, bazılarının suratına çarpmayı, bazı kapıları ise aralamayı, aralık duranları da ardına kadar açmayı öğrenirsin.



Yeter ki bu adımı attığında gecikmişliğini hissetme.