

sessiz okuma yaparken bile belli belirsiz bir ses duyarsınız kafanızın içinde çınlayan... ben de okuduğum kitapların satır aralarında yazarın sesini duyarım sanki.. kadın ya da erkek sesi olur bu ve çoğu zaman yazarın cinsiyeti ile örtüşür. (tabi Tuna Kiremitçi gibi istisnalar hariç, onun kaleminde kadın sesi var, çoğu zaman hüznü seven 'ben'im bile katlanamadığım bir sonbahar havası, neyse..)
bugün hem Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ından Emrah Serbes'in Erken Kaybedenler'ine erkek sesinden iki kitabın sayfalarında dolandım...Sonra da Elif Şafak aldım elime, Şehrin Aynaları..sevdiğim çok yazar varsa da Şafak'ın farklı bir yeri var bende. Onun kitaplarını okurken sanki yazarın sesini değil de kendi sesimi duyuyorum; yazdıklarında kendimden bir şeyler bulmak bir yana, sanki ben yazmışım gibi, sanki ben ifade etmek istesem aynı sözleri, tonu ve dizimi kullanırmışım gibi geliyor.
ama bu sefer bahsettiğim Eril iki kitabın ardından Elif Şafak'ın kadın dili yordu beni...Erken kaybedenler sadece erkeklere dair bir kitap, erkek çocuklarına demek daha doğru olur..hatta derileri yaşlandıklarında dahi içlerinde taşıdıkları erkek çocuklarına dair.büyürken geçtikleri sancılı, dolambaçlı yolları dolambaçsızca anlatan bir kitap...iş 'kendi'lerine gelince anlatmamayı genetik kod bilen erkekleri bu kadar yalın görmek, kutsallaştırıp da gerçekdışı kıldığımız Atatürk'ün çapkınlık hikayelerini duyduğumda " aa aslında o da bir insanmış. etten kemikten, hataları, zayıflıkları olan, senin benim gibi bir insan " gibi bir his yarattı içimde..o kadar uzağız ki kadın ve erkek olarak birbirimize, oysa aynı sahillerde kumdan kaleler yaparak ve aynı şeylere göz yaşı dökerek büyüdük.. diğer tarafta ise Tutunamayanlar, hatırı sayılır derecede içsel, buhranlı ve içinden çıkamadığınız soruların soru işaretlerinin çengellerini boğazınıza takıveriyor. tutunamayanları bir kadın yazsaydı eğer bu kadar fazla renkten insana hitap etmez, nice tutunamayanı bir araya toplamaz aksine toplu intiharlara sebep olurdu sanrım..
uzun lafın kısası ay ne zor bizimle uğraşmak!! hele ki anlamak..altı üstü bir şey diyeceğiz lafı dolandırmadık yer, üzülecek olsak döndürmedik entrika bırakmıyoruz..biz bizi anlamıyoruz daha marslılar nasıl :) sevgili marslılar, ikametgahımı sizin gezegene alasım var bugün:)