Gün bitmişti, gece değil.
Burası daraldığında ne yapacaktı? Evet daraldı. Zaten her şeye çok uzaktı.
Aslında saklandı, gözükmedi, sindi. Sakin ve ağır atsaydı adımlarını; o zaman
belki de daralmayacaktı. Elinde bir şişe birayla beraber lavabonun yolunu
tuttu. Masada arkadaşları ve henüz birkaç gün önce tanıştığı güzel bir kadın
vardı. Aynanın karşısındaydı yine. Yüzünde çocukluğundan kalma ufak yara izine
dikkatlice baktı. Hatırladı, gülümsedi.. Bu iz ona çocukluğundan güzel bir
hatıraydı aslında. “Zaman geçiyor” klasiği yaşadı yine. Hala aynı gözlerle
bakıyordu hayata. Tutkulu ve sevme yetisi yüksekti. Sevgi kolay bulunmuyordu.
Hatta olmayabilir de böyle bir şey. İnsanların aşk dedikleri şeyin daha üçüncü
sevişmede biterken ve hayatlarındaki ilişki kavramını, yenilemek, sadece yeni
birini tanımak olarak adlandırılırken, nasıl sevgi olabilirdi. Tanım belli.
Göremedikleriyle, görüp anlamlandıramadıkları arasında çakıp kalmıştı. İki şık
var; ya eksik bıraktıklarını tamamlamak, ya da eksik kalan her şeyi bırakıp
yenilenmek. Değerlerimiz yok. “Her şeyi bir defalığına feda edebiliriz, çünkü
önemli olan sonuç.” dedi gereksiz ve anlamlı bir biçimde.
Az sonra masaya döndü,
ceketini aldı ve “güzel bir gece” diledi. Kimseyle göz göze gelmemeye çaba sarf
ederek masadan ayrıldı. Kadının bakışlarını görmüyor fakat sezinleyebiliyordu.
Belli ki epey rahatsız olmuştu. Ve çıktı yorgun biraz da üzgün oradan. Düşündü.
İnsanların kaderi, el sıkışırken, daha ilk “merhaba”da yazılıyor. Ama iyi, ama
kötü. Bu o değildi, geleceğe taşıyacağı kişi değildi, içeride bıraktığı kadın.
Yağmurda ıslanmak
istiyordu, ıslandı. Evet güzel şehir; biz her şeyi biliyoruz, sen de
biliyorsun. Biz itiraf etmekte zorlanıyoruz, sen zaten görüyorsun. Olsun. Az
sonra evdesin işte. Tekrar yalnızlığınla baş başa kalmak ilaç gibi gelebilir.
Yalnızdı, değildi aslında. Selam Kitaplarım, merhaba Gitarım ve saygılar yalnızlığım
ve müzik. İnsanlık, yeniçağ, Beatles ve Elvis. Ama bu gece hava Zeki Müren
kokuyor. Kâğıt ve kalemin bütünleşmesi beraberinde eşlik ediyor Zeki Müren’e.
“Seni bir gün bulacağıma
inanmıyorum, ama sen beni bulacaksın, hissediyorum. O gün bana zayıf yanlarınla
gel, yanın da korkuların da olsun. Güvensizliğini, kırılmışlığını,
yaşanmışlığını da getir. Maskeler, yalanlar olmasın. Bak zaten burada
olacağız.”
Adamın bir zayıf yönü var:
YanıtlaSilHata yapmak...
Adamın bir korkusu var:
Tekrar tekrar hata yapmak...
Güvensizliği tekrar hata yapacağını bilmek, kırılmışlığı bugüne kadar kırdığı kalpler, yaşanmışlığı yaptığı hatalardan ibaret...
Güzel yazmışsın yine...
O "Adam" mısın sen de?
YanıtlaSil