fikir atölyesi'nden
"Yerine kimseleri
koyamayacağını sanıp, belki de aldandığın kişiler olacak hayatında. Ve sen
uslanmadan acı çekmeye devam edeceksin… İşte o zaman anlayacaksın yaşadığın
şeyin aşk olduğunu.
Sahiplenmeden seveceksin…
Unutma ki, sen bile sana ait değilsin. Bakmayacaksın da öyle rengine, cinsine…
Gözleri mesela… Yetecek onu deli gibi sevmene…
Yolda yürürken
kızmayacaksın mesela ona baktıklarında… Hem zaten dert de etme… Bulduğu
müddetçe o sende aradığını, devam da edecek yanında kalmaya… Merak edeceksin
ama vermeyeceksin kendini ele… En çok da kendine.
Hatırla bak… ‘İyi ki
nefes alıyorum’ dediğin zamanlar, sevildiğini bildiğin o anlardan ibaret.
‘Zaman dursa şu an’ dediğin anlar da hep tekrar özlem duyma korkusundan.
En güzel anında bile terk
etse seni, karışmayacak kafan çok fazla. Çabuk toparlanacaksın. Olmuyorsa da…
Acı çekmenin bile derinlerde bir yerde sana haz verdiğini kabul edeceksin. Onu
yaşamayı bilecek; yaşarken yazacak çizeceksin belki de…
Kötü bitiyorsa bir gece,
ertesi sabah uyanmak için bir nedenin olacak… Bulamıyorsan da, zorlamayacaksın
daha fazla. Son demeyeceksin belki ama bitmesinin yeni bir kapı açacağını
hatırlayacaksın. Var herkesin bir alıcısı da, sen ne satıyorsun ona karar ver.
Aşağılanma pahasına,
bileceksin eskileri yok etmeyi. Ancak denk gelir de bir gün… Mutluluğu, senin
mutluluğundan daha önemli olacak kişiyi bulacak olursan… Kaçırma sakın. O’dur
işte senin hayat arkadaşın.
Seni ‘nasıl olsa cepte’
görenler de olacak. Unutma, sen istedin zamanında o cebe girmeyi. Becereceksin
şimdi girdiğin gibi de çıkmayı.
Uğruna emek verdiğin
kimse aslında seni hayal kırıklığına uğratmadı. Kabul et, sorun senin kendi
hayallerinde. Sorun senin kendi zafer tanımında.
Sana ‘en kötü günümüz
böyle olsun’ değil, ‘en güzel günümüz böyle olsun diyenler’ gerek. Çıkar
diğerlerini hayatından. Unutma ki çok da umurunda değilsin zaten onun bunun.
Sen önce kendi kendinin umurunda ol.
Anlaşıldığını hissetmek!
İnsanoğlunun en çok arzuladığı şey işte bu olmalı. O zaman öyle dostlar edin
ki, leb demeden sen, anlasın onlar lebleyi. Anlasınlar da, bilsinler de sana
çaktırmadan hala dinlemeyi.
Yeni arkadaşlarını
‘neden’ yerine, ‘neden olmasın’ diyenlerden seç… Göreceksin bu bile tek başına
yetiyor hayatı daha eğlenceli kılmaya.
Rahatsız olduğun her şey
kendine bir ayna esasında… Tanı onları. Tanı da, elindeki güç başkasını değil,
sadece kendini değiştirmeye yetiyor. Zorlama.
Zayıf yanlarını görür
endişesiyle insanlarla yakınlaşmaktan korkma. Bırak kim neyi görecekse görsün.
Dedim ya, insan kendine bile yabancı.
Gelecek için endişe
duymaya devam ediyorsan, yetmemiş demek ki… Yaşadığın pişmanlıklar seni
değiştirememiş. Hataların veya hayallerinle ilgili de artık senle konuşan kimse
kalmadıysa, senden vazgeçtiler demektir… Ya mekan değiştireceksin, ya da
kendini.
Tek bir kişi bile olsa,
biri senin varlığından ötürü daha rahat nefes alsın… Kafayı her yastığa
koyduğunda da, ‘yeni güne uyanabilecek miyim’ diye sor. Göreceksin, uyanıkken
aldığın her nefesin değeri artıracak.
Değer vereceksin
yaşadıklarına da, henüz yaşamadıkların olacak hep seni daha fazla hayata
bağlayan. O yüzden yaşarken aç be gözünü kardeşim. Bak tam şu saniye mesela…
Bitti işte o an bile.
Meydan oku! Ona buna
değil de, kendi hayatına… Yapabileceğin halde bugün yapmıyorsan, erteledin bak
yine yaşamayı… Yok işte yaşayacağın başka bir hayat. Çık dışarı, bırak kendini
sokağa. Şimdi…
Uğruna ölmeyi göze alacak
bir şeyin yoksa veya bulmak adına bugünden harekete geçmiyorsan, yokluğunun da
pek önemi olmayacak. O yüzden dene her şeyi en az bir kez… Dikkat et bak, bugün
sana en unutulmaz anları yaşatan şeyler, geçmişte yapmaktan hep en fazla
korktuğun şeylerdi… O zaman korkma artık. Yeter! Ölme, yaşa…
Bir ömür yetmiyor ki
kendini keşfe… Gerek de yok o yüzden filozof falan olmaya…
İnsanların kahrını çekip
delireceğine, sen delir, onlar senin kahrını çeksin. Çünkü kendini bir şey
sanmazsan, kaybedecek şeyin de olmuyor.
Ancak öyle bir hayat yaşa
ki, bitmesin anlatacak hikayelerin… Ve yeniden dünyaya gelsen, yine ‘kendin’
olmak iste… Sevdiklerine verebileceğin en değerli hediye, sadece daha mutlu bir
sen. O yüzden hayat senle oyun oynayacağına, sen onunla oyna…
Ha unutmadan! Biliyorum…
Bunları okumak sana öyle çok da fayda falan sağlamayacak. İlla ki yaşanması
gerekiyor çünkü. Hem zaten ben… Hiçbir şey hakkında artık eskisi kadar emin
değilim ki.
O yüzden, geçeceksin
bunları! Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak."
eskiden çokça takip ettiğim bir blog, fikir atölyesi..farkettim de ne zamandır elim gitmemiş yazılara, kitaplara, kaleme..sanki iyi yada kötü hislerimi yeniden gıdıklayacak herşeyden kaçıyordum - yalanım yok kaçıyorum da hala. İnsanlar girip çıkıyor hayatıma, insanlar ki ne gelişleri ne de gidişleri iki kelime yazdırabiliyor bana..bardağın hangi tarafından bakmalı şimdi? yeni gelende değil sorun, ben mi değişiyorum? daha mı az açıyorum kalbimi?, daha mı az seviyorum? daha az mı atıyorum kendimi ateşe?... yoksa ben hala o gidenin bıraktığı yerde, aynı ben ama hiç bir gelen öyle dokunamıyor kalbime..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder