Çarşamba, Ocak 25


Adam

Kendinden memnun, aslında değil. Sadece öyle gözüküyor. Yirmi dördü birden aksayan bir ritmin peşinden koşuyor. Bir eksiklik var, ve bu eksiklik içinde bir hüzne sebep oluyor. Geç yatıp erken kalkıyor. Erken kalkıp geç yatıyor. Hüzün kendine çıkacak bir yer arıyor, bulamayınca gündüzleri huzursuzluğu, geceleri uykusuzluğu artıyor. Çevresine baktığında herkesin birbirinin kopyası bir hayat yaşadığını, gülümseyen herkesin yalan söylüyor gibi geldiğini, onlar gibi olmak istemediğini, kopya bir hayat yerine ruhunun çizgilerini takip etmesi gerektiğini düşündü bugün yine. Gitmek istemiyordu, kaçmak istiyordu. Günün farklı saatlerinde istediği bir yerde olabilmek, zorunluluklardan uzaklaşmak açıkçası bir özgürlük yaşamak istiyor. Uzun zamandır her şey değişiyor gibi gözükse de değişen hiçbir şey yok. Kişiler, olaylar, gelenler, gidenler değişiyor, ama olayın özü hep aynı. Her zamanki gibi sıkıldı. Hani kötü bir şeyler olacak sıkıntısı gibi değil, ama yakın zamanda iyi hiçbir şey olmayacak sıkıntısı. Yokluğunu aradığı birini bulmak istedi. Yoktu. Oysa hayatında ne çok kadın olmuştu. İz bırakanlar, bırakamayanlar, boşlukta olanlar, boşluğu dolduramayanlar.
“Seni seviyorum” diyenlere, diyecek bir şey bulamazdı. Alt tarafı “Ben de” diyecekti. Diyemezdi. Her konuda yalan söyleyebilirdi, herkes gibi. Bu konuda yalan söyleyemezdi, herkes gibi. Tıkanır kalırdı. Oysa insanlar ne kolay söylerdi bunu ona. “Seni seviyorum” Ne kolay. Doldur boşluğu gitsin. Sanki herkesin duymak istediği buydu. Bu öyle tuhaf geliyordu ki bir günlük, taze olan her ilişkide bile söylenir olmuştu. Çok kolay söyleniyor ve anlamını yitiriyor. “Herkes bu kadar kolay sevilmemeli” diye düşünürdü hep. Çünkü gün gelir her şey bir anda tersine döner. Dün sevdiğin kişi bir anda sevmiyor olur. Araya bir şey girer, bir olay, bir başkası ve kolayca vazgeçebilir insan. Gerçekten hissederek söylemek istiyordu. İş olsun diye değil, mecbur olmadan sevdiği ve vazgeçmeyeceğini bildiği için söylemek isterdi birisine.
“Ben seninle oraya gitmek istiyorum. Orası neresi bilmiyorum ama sen yanımdayken her yol oraya gider” diyeceği birisini bekliyordu aslında. Bu sabah bunları düşündü yine. Gözleri açık ama yataktan çıkmadı. Saat sabahın olduğunu gösteriyor, telefonun sesi ona eşlik ediyordu. Şu telefonu fırlatsam, yalnız olsam, yorganın altında kalsam, uyusam, uyanmasam. Derken bilmedik bir bakış çıkagelse, ve gel dese. Gitse. Kulağına eğilse “Ben sana geldim, her günün sıradanlığından kurtarmaya, her gününü süslemeye geldim. Git desen de gitmeyeceğim” dese. Ve gitmese.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder