Adam
Kendinden memnun, aslında
değil. Sadece öyle gözüküyor. Yirmi dördü birden aksayan bir ritmin peşinden
koşuyor. Bir eksiklik var, ve bu eksiklik içinde bir hüzne sebep oluyor. Geç
yatıp erken kalkıyor. Erken kalkıp geç yatıyor. Hüzün kendine çıkacak bir yer
arıyor, bulamayınca gündüzleri huzursuzluğu, geceleri uykusuzluğu artıyor.
Çevresine baktığında herkesin birbirinin kopyası bir hayat yaşadığını,
gülümseyen herkesin yalan söylüyor gibi geldiğini, onlar gibi olmak
istemediğini, kopya bir hayat yerine ruhunun çizgilerini takip etmesi
gerektiğini düşündü bugün yine. Gitmek istemiyordu, kaçmak istiyordu. Günün
farklı saatlerinde istediği bir yerde olabilmek, zorunluluklardan uzaklaşmak
açıkçası bir özgürlük yaşamak istiyor. Uzun zamandır her şey değişiyor gibi
gözükse de değişen hiçbir şey yok. Kişiler, olaylar, gelenler, gidenler
değişiyor, ama olayın özü hep aynı. Her zamanki gibi sıkıldı. Hani kötü bir
şeyler olacak sıkıntısı gibi değil, ama yakın zamanda iyi hiçbir şey olmayacak
sıkıntısı. Yokluğunu aradığı birini bulmak istedi. Yoktu. Oysa hayatında ne çok
kadın olmuştu. İz bırakanlar, bırakamayanlar, boşlukta olanlar, boşluğu
dolduramayanlar.
“Seni seviyorum”
diyenlere, diyecek bir şey bulamazdı. Alt tarafı “Ben de” diyecekti. Diyemezdi.
Her konuda yalan söyleyebilirdi, herkes gibi. Bu konuda yalan söyleyemezdi,
herkes gibi. Tıkanır kalırdı. Oysa insanlar ne kolay söylerdi bunu ona. “Seni
seviyorum” Ne kolay. Doldur boşluğu gitsin. Sanki herkesin duymak istediği
buydu. Bu öyle tuhaf geliyordu ki bir günlük, taze olan her ilişkide bile
söylenir olmuştu. Çok kolay söyleniyor ve anlamını yitiriyor. “Herkes bu kadar
kolay sevilmemeli” diye düşünürdü hep. Çünkü gün gelir her şey bir anda tersine
döner. Dün sevdiğin kişi bir anda sevmiyor olur. Araya bir şey girer, bir olay,
bir başkası ve kolayca vazgeçebilir insan. Gerçekten hissederek söylemek
istiyordu. İş olsun diye değil, mecbur olmadan sevdiği ve vazgeçmeyeceğini
bildiği için söylemek isterdi birisine.
“Ben seninle oraya gitmek
istiyorum. Orası neresi bilmiyorum ama sen yanımdayken her yol oraya gider”
diyeceği birisini bekliyordu aslında. Bu sabah bunları düşündü yine. Gözleri
açık ama yataktan çıkmadı. Saat sabahın olduğunu gösteriyor, telefonun sesi ona
eşlik ediyordu. Şu telefonu fırlatsam, yalnız olsam, yorganın altında kalsam,
uyusam, uyanmasam. Derken bilmedik bir bakış çıkagelse, ve gel dese. Gitse.
Kulağına eğilse “Ben sana geldim, her günün sıradanlığından kurtarmaya, her
gününü süslemeye geldim. Git desen de gitmeyeceğim” dese. Ve gitmese.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder