Çarşamba, Ağustos 6

ömür kömür


havadan mı mevsimden mi yoksa ay ile güneşin esrarengiz konularından mı bilmem ama bugünlerde kime dokunsam bir bıkkınlık bir bezginlik akıyor üzerlerinden. kimse mutlu değil sanki.  sanki si fazla , herkes bir gitme telaşı içinde; işinden, eşinden, şehirden, evinden kimisi ise hayatının ta kendisinden. bir çoğu bu gitme dürtüsünün nereden geldiğine bile cevap bulamazken, "gitme" eylemini kendine kabe almış yürüyor. o gidecek ve her şey düzelecek.. ( gitme'nin dayanılmaz cazibesine kaç kez kapıldım bilmiyorum ama hiç bir gitmenin çözüm olmadığını biliyorum. bazen gitmeler yerine kalsaydım, alışır-uyuşur ve mutlu olurdum belki.. )

kimisi hayatının hayallerine uymadığından başarısız ve mutsuz olup başarılı bir kararla işi gücü sevgiliyi bırakıp gidiyor.. kimisi ise başarılı çok başarılı ama içindeki derin başarısızlık duygusu gitgide büyüyor, boğuyor.. işte bu kimisi kendinden gidiyor... çünkü bu hayattan kendisi için ne istediğini bilmiyor. nasıl biri olmak istiyoruz? nerede gözümüzü açıp kapatmak, kimi neyi koklamak, neyi üretmek ya da üretmemek?

başarılı ya da başarısız tartışmasından uzakta bu soruların cevaplarını kendine verebilenler çok şanslı ve veremeyenlere göre çok adım öndeler.

ben kendi adıma bu soruları hiç sormamışım kendime..ailemin sahip olduklarına benzer standartlarda bir yaşam için, benzerliğe doğru koşmuşum da koşmuşum.. "hayata atılmak" dedikleri il sınırı dışında ve çeyrek yüzyıl sonrasında yılardır bekleyip durduğum o hayatımı yaşamak tiradından çoook uzaktayım. neyi sorusuna cevap vermeden bir sonraki zamana ertelediğim yaşamak eylemi ile  ne yapacağımı bilmiyorum. bunu düşündüğümde yapış yapış oluyor gecem gündüzüm.

yaşayabilmek için katlanılan gün ışığı sorumlulukları ve asıl yaşamak için ise bitmesin diye gıdım gıdım yaşanan geceler.. işte tam da o gecelerde kendimi bir araya toplamaya çalışırken hayatımı parça parça ediyorum.  işimin eşimin evimin üzerine bir çizik atıp soruyorum kendime .. ee şimdi? çok ses var ama hiç cevap yok kafamın içinde.. çünkü başka bir stresi var insan hayatının ikinci çeyreğinin çünkü bu ikinci çeyrek insan soyunun en verimli zamanları, çünkü insan bu yaşlarda ne yaptı yaptı sonrası sanki ankara - van treni uzun ince bir yol...

e yani?

yani si şu kaygılarım biraz sakinlediğinde, kafamın içindeki sesler tam ve anlamlı bir cümle değil ama en azından başlangıç olabilecek kelimelere dönüştüğünde netleşen tek bir şey var o da hayatımı nasıl yaşayacağım hakkında o kadar zaman harcıyorum ki yaşamaya zaman kalmıyor ...










1 yorum:

  1. blogunuzu takip etmek istiyorum bağlantı takibi ya da rss benzeri gadget eklermisiniz.Güzel paylaşımlarınız var haberdar olmak siterim.teşekkürler

    YanıtlaSil