yağmurlu bir sabaha uyanmak,
sıcak yatağından serin odaya geçerken sabahı hissetmek
ve şımarık kediler gibi pufidik ceketine sarınmak..
sonra koltuğa oturup kocaman pencereden şehri izlemek..sonra sessizlik
yağmurla birlikte hızlanan düşünceler,
yağmur cama vurdukça sesleri duyulabilen düşünceler..
kapanan gözler..
daha çok gömüldüğüm koltuğum ve kucakladığım kollarım..sonra derinleşen
öyle bir yayılıyor ki ana, sanki zamanın ta kendisi
sen hiç olmamışsın ya da ben şu an, hayat şu an var olmuş gibi
sonra geceden açık unutulmuş masa lambası
yağmurlu sabahın tek rengi sanki
gece ile gündüzü bağlayan
gerçek ile hayali
beni sana bağlayan
hep o sarı ışık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder