çok gerçek, hayata dair bulduğum sayfalarda yalnızca, nasıl olur da bir kadının, sevdiği adamın ölmüş aşkını, kocasını sevdiği gibi sevebileceğine aklım ermiyor ve kitap masalsılığını açık ediyordu.
"insan gerçekten severse" ile başlayan laflar hep biraz beylik , birazdan çok da arabesk gelmiştir bana..nasıl sever insan sevdiğinin onu sevdiğinden daha çok sevdiği birini?? genetik olarak çağlar boyunca miras aldığımız tüm egolarımıza, ilkel benliklerimizin anayasalarına ters..

benim ilkel benliğimin atasözü bile dinlemediği, dans salonunda ayakkabısını giymek için yanıma oturan kızı sanki uzuuun süredir tanıyormuş olduğum ile başlayıp garip bir şefkate hatta sevgiye dönen duygularımla kanıtlanmış oldu.
Daha ölü bir eski aşkın nasıl sevilebileceğine akıl erdiremezken dirisinin bile aslında "sevgin"den çok şey taşıdığını bir iklimi yaşadım..bu iklim sanki aynaya bakmak ama suretinin gülümseyebilen halini görmek gibiydi...allahtan ben fikrimi değiştirmeden kız ayakkabılarını değişti ve gitti..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder